Salı, Nisan 15 2025

Kaliteli yaşam sanatı diye başladığımda konuya nereden başlamak gerektiğine öncelikle karar vermemiz gerekiyor.

Yaklaşık 14 yıl önce kaliteli yaşam üzerine yoğun emek harcayan, merakla dünyayı keşfetmeye meraklı yeni mezun biri olarak bir blog hayata geçirmek için yola çıktım. Yeni mezun birinin elindeki tüm kıt kaynakların sınırlarını zorlayarak kaliteli yaşam nedir? Nasıl bunu yaşayabilirim o peşine düştüm.

Kimi zaman şansım yaver gitti. Kimi zaman kendimi dipsiz kuyularda buldum. Çoğunlukla iyi gitti. Bundan memnuniyet duydum. Ancak bir süre sonra içinde bulunduğumuz toplum ve ekonomik şartlar başta olmak üzere dış etmenler çok yardımcı olmamaya başladı. Tabi ki kısır bir mazeret sunmak istemiyorum. Sadece gerçekliği çok da bükmeden içinde bulunduğum durumu tam olarak aktarmak için dış etkenlerden bahsettim.

İşlerim değişti. Gelirim görece arttı. Ancak neredeyse ilk mezun olduğun zamanlardaki gelire dolar bazında hiç bir zaman yetişemedim desem sanırım yanlış bir ifade kullanmamış olurum.

Diğer yandan değişen ve dönüşen Türkiye’de pek çok şey de hayatımızdan çıktı. Saatlerimizi geçirdiğimiz katlı kitapçıların yerini cafeler aldı. Etkinlikler ve gösteriler bir süre form değiştirdi. Şehrin bazı yerleri daha fazla dönüştü… Şimdi yazarken yine mazeret perdesinin arkasına sığındığımı fark ettim. Şehir de değişti. Kültürel dönüşüm de negatif yönlü hızlı gerçekleşti. Ancak ben de değiştim. Gündemim, önceliklerim bir anda farklı yöne mecburiyetten kaydı.

Her hafta bir Avrupa şehrine kültür gezisi düzenleyip, değişik kültürleri keşfetme, insanlarını tanıma, hatıra objeler alırken artık sadece İstanbul’da evden işe, işten eve giden biri haline geldiğimi hissettim.

Ama sonra ne kadar kendimi kısıtladığımın, aslında imkansızlık dediğim konunun sadece arkasına saklandığım mazeretler olduğunun farkına verdim. Zubuf kelimesinin anlamını unuttum. Çevremden zamanla beni bu konuda uyaranlara kulak tıkadım. Ve geldiğim noktada tekrar Zubuf deneyimler yaşamak ve bu deneyimleri buradan paylaşmak istediğime karar verdim.

Kaliteli yaşam sanatı dediğimizde konu başlıkları hayatın tamamını kapsar. Her konuda tabi ki bilgi sahibi olamayız. Kaliteli de yaşayamayız. En azından kendim için öyle bir iddiam yok. Ancak kendi sınırları içinde kaliye yaşam için çaba sarf eden, her ne kadar her gün daha berbat hale getirilse de hala dünyanın en güzel şehri olan İstanbul’da yaşayan biri olarak pek çok güzelliğe bedava bile ulaşma imkanım var.

Kapatmadan değinmek istediğim bir diğer konu kaliteli yaşama isteği temel konuları aştığımızda belli bir sınırın üstende çok da mazeret olmayan, en azından mazeret gösterilmemesi gereken bir konu bence. Pek çoğunuz bana katılmayacaktır ancak bir Akbil basarak dünyanın en güzel yürüyüş yollarına, kıtalar arasında vapur yolculuğu yapabiliriz.

Aslında kaliteli yaşamamak için önümüzde pek çok engel olabilir ancak en büyük engel yine biziz. Konfor alanından çıkıp biraz kafamızı ekranların dışına çevirdiğimizde çevremizdeki tüm güzelliklerin farkına varıyor olacağız.

Previous

Buenos Aires Gezi Notları 3- Şehirde Ulaşım

Next

Quartz Saatler: Modern Zamanın Nabzını Tutan Teknoloji

About Author

Kamil Mehmet ÖZKAN

Digital Transformation Evangelist, New Media, Speaker, Blogger, Büyük Dönüşüm, Zubuf

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Check Also