Madagaskar Notları 2 – Gün Doğumu
19.06.2016 – Madagaskar Notları Devam
“- Nasıl yani sabah 8’de hala dinleniyor mu olacaklar?”
Mahajanga Belediye Başkanı’nın tepkisi bu olmuştu. O bize, biz ona çok şaşırmıştık. Ama kibarlığından ödün vermedi tabi bir sonraki günün toplantı takvimi ayarlarken.
Daha sonra öğrendik ki gün doğduktan sonra uyumazmış Malgaşlar. Gerçekten de hava hafiften aydınlanmaya başlayınca yol kenarında günlük hayatlarına çoktan başlamış olduklarını gördüm. Ateşler yakılmış, muhtemelen çaylar çoktan demlenmişti. Hatta göl kenarından koşu yapan 3-4 kişilik bir grubu da geçtik az önce.

Zaman zaman önümüze çıkan öküz arabalarına yol vermek veya tek şeride inip daralan köprülerden dikkatli geçmek için yavaşlasak da yolumuza durmadan devam ediyorduk. İrili ufaklı nehirlerin üzerinden geçiyor, göllerin ve sulama kanallarının eşlik ettiği manzaramın keyfini çıkarıyordum. Gün Batımı akşamı geçerken dikkatle belki timsah görebilirim diye baktığım nehirlerde hala timsah göremedim ama 3-4 gün önce buralarda bir yerde timsahlar bir köylüyü yemişler. Uzaktan da olsa bir timsah görsem fena olmazdı. Ama yol uzun.
Sadece Kendine Yetebildiğin Bir Hayat
Gün iyice aydınlanıyor ve yol kenarında çoktan başlamış hayatlar daha fark edilir olmaya başlıyordu. Sabah gün doğmadan ayakta olan Malgaşları tebrik etmek geliyor içinden. Diğer taraftan da erken kalkan yol alır atasözü Malgaşlar için neden geçerli değil diye düşünmeden edemiyor insan. Bir yerlerde hata yaptılar muhtemelen veya bu onların kaderiydi. Ama ülkenin ekonomik durumu ve gelir dağılımı çok iç açıcı değil. Öküz arabasının en önemli ulaşım araçlarından biri olduğu kaç ülke kaldı ki gezegende. Ama genel anlamda karşıdan bakan bizler için mutlu görünüyorlar. Çok paraları yok belki ama yüzler gülüyor.

Bir yerlerde okumuştum, Madagaskar’da hayvancılık ve tarım ile kendi ihtiyaçlarının tamamını üretip para ile işi olmayan çok büyük bir kesim varmış. Muhtemelen toprak kerpiçten yaptıkları ve adını bilmediğim ağacın dalları ile kapattıkları çatıları altında bizden daha mutlu hayatlar yaşıyorlardır. Banka kredileri, faturalar, suni ihtiyaçlar olmadan doğal bir hayat süren şanslı insanlar.
Düşünüyorum ben de öyle yaşayabilir miyim diye…
Şu dakikadan sonra zor ama burada doğmuş olsam neler olurdu…
Cevap vermek zor.
Ama ben hayatımdan memnunum. Başka bir hayat yaşamak istemezdim herhalde.
Madagaskar’da gün doğumunu keyifli kılan şey pirinç tarlaları. Sadece sınırları hariç suya gömülü olan tarlalar gün doğumunun güzelliğini adeta aynadan yansıtıyorlar. Gökyüzü daha uçsuz bucaksız görünüyor buralarda. Aynı pirinç tarlaları Malgaşlar için hayati önem taşıyor. Gün doğumunun kızıllığının suya yansımasına romantik bakıyorlar mıdır bilmem ama Madagaskar’da ana gıda maddesi Pirinç. Bu da çoğunlukla Asya’dan göç eden atalarının alışkanlıklarını devam ettirdiklerinin göstergesi bence.
Atalardan bahsetmişken okuduğum kadarıyla ataya saygı Malgaş kültünün çok önemli bir parçası. Bir kişi sefalet içinde yaşasa bile tüm varlığını aile büyüklerinin mezarını yaptırmak için harcayabilirmiş. Hatta her üç yılda ölülerin kemiklerinin mezardan çıkarıldığı ve çeşitli ritüellerle kutlamalar yapıldığını dinledim daha sonra. Saygı duymak ve anlamaya çalışmaktan başka bir şey gelmiyor elimden.
Yol Kenarı Organik Ürünler
Yol kenarında da bizde olduğu gibi seyyar satıcılar oluyor. Özellikle köylerin girişleri en yoğun görebileceğiniz yerler. Şoförümüz yol kenarında durup kendine şişelenmiş acı biber sosuna benzer bir şey satın alıyor. Sonra yine kıvrıla kıvrıla köylerden geçmeye devam ediyoruz. Maldivlerde egzotik olsun diye bungalovların üzerlerini kapattıkları yapraklar buradaki köy evleri için ana çatı görevi görüyor. Zaman zaman otların arasından parlayan şeylere dikkatle baktığımda güneş enerji panelleri olduğunu görüyorum. Çok fazla olmayan enerji ihtiyaçlarını şanslı aileler bu şekilde çözüyor sanırım.

Güneş iyiden yükselmeye başladı. Yaşam olan her yerde insanlar sokakta. Kimi hayvanları ile ilgileniyor, kimi yemeğini hazırlıyor, kimi oturmuş muhabbet ediyor. Evlerde muhtemelen kimse yok. Zaten ev dediğimiz yapıların büyük çoğunluğu bir oda büyüklüğünde mini baraka ve toprak kerpiç yapılar. Oturma odaları, rahat koltukları, dev ekranları yok. Yemekler de ateşte pişiyor. Doğalgaz ve tüpgaz burada yok veya çok az. Sadece yemekle ve ısınma ile ormanlar biter mi bilmiyorum ama bilinçsizce ağaçları tükettiklerini okumuştum.
Yoruldum. Dinlenmek istiyorum ama uyuyamadığım için sabah otelin bize kahvaltı niyetine verdiği krosanlar ile kahvaltı yapayım. Belki nefret ettiğim antibiyotik tadı ağzımdan gider. Bir yandan iyileşmek için vücudumdaki canlıları öldürmem de doğamıza çok uygun olmasa da modern çağın en kolay çözümü.
8. kıta Madagaskar’da güneş yeni bir güne merhaba derken zaten ayakta olanlar Malgaşları daha görünür kılıyor.