Canlı Seyahat Blogu
Seyahat yazılarını bu güne kadar genelde seyahatten döndükten sonra bir vakit bulduğumda yazıyordum. Genelde o uygun vakit çok gelmedi ve neredeyse yazmama gereken 100’den fazla yazıyı henüz yazamadım. Diğer taraftan seyahat blogları ve içerik üreticileri ile uzun süredir birlikte çalıştık. Skylife ve diğer dergilerin hem basılı hem de dijital kanalları için içerikler ürettirdik. Gelinen noktada seyahat içeriklerinin artık birbirinin kopyası olan mini şehir rehberlerinden ibaret arama motorları için optimize edilmiş anahtar kelimeler ve okumaya üşenen okuyucular için yapılmış listelerden ibaret. Ben seyahat yazılarında gezginin kendi hikayesini de kattığı, gerçekten deneyimlerini paylaştığı türde uzun makaleleri daha çok seviyorum. Yazılarımı mümkünse makinelerden çok gerçek kişiler için yazmaya çalışıyorum. Sadece ilgi duyan bir kişiye bile ilham verebilmek benim için yeterli bir başarı oranı.
Hem deneyimlerimi sıcağı sıcağına paylaşmak hem de kendi seyahat deneyimlerinden birşeyleri daha fazla katabilmek adına canlı seyahat blogu jenerik ismini verdiğim bir konsept geliştirdim. Mesela Londra Seyahati başlangıcı ile ilgili bölümü şu an uçakta yazıyorum. Bu uçuşta Wi-fi bağlantısı olmadığı için havalimanında yayınlayacağım. 2 Günlük Londra seyahatim süresince bol bol gezgin deneyimi vermeye çalışacağım.
Canlı seyahat blogu konseptiyle birlikte görece daha az fotoğrafı ilk etapta paylaşmış olacağım. Ama her seyahatim için yazı dizisinin sonunda mutlaka en az bir iki fotoğraf galerisi paylaşmayı düşünüyorum.
Şimdi Londra için yola çıkalım.
Yıllar Sonra Gezgin Olarak Londra
Günlerdir uçakların durumunu kontrol ediyordum. Son dönemde nedendir bilinmez tüm dünya sözleşmişçesine Londra’ya seyahat ediyordu sanki. Tüm uçaklar fazlasıyla doluydu. Gelip havalimanına şansını deneyecek kadar bile umut yok hepsi overbooked olarak sistemde görülüyordu. Benim gidebilmem için ise en az bir kişilik bir yerin boş kalması gerekiyor. Biletim esnek. İstediğim zaman gidebilirim ama o bir koltuk olması lazım. En son Cumartesi gecesi (9 Eylül 2017) kontrol ettiğimde Pazartesi sabahı 10:30 saati için ek bir sefer konulduğunu gördüm. Baktığımda yer de müsait görünüyordu. Hemen Booking.com üzerinden genius ve son dakika indirimlerinin de olduğu son dakika şehrin merkezinde bir otel ayarlayıp yola o anda koyuldum. Londra’da otel doluluk oranları %95’i geçmişti. Evet herkes yola koyulmuştu. Zihnim seyahate başlamıştı bile.
Pazartesi sabahı erkenden geldiğim havalimanında tüm işler yolunda gitmesine rağmen uçağa binmem garanti olmadığı ve sisteme göre uçak tam dolu olduğu için hayatımda ilk kez overbook sendromu yaşadım denilebilir. 217 nolu kapı hınca hınç doluydu. Oturma alanlarını biraz da saygısızca ikili üçlü kapatanlar, ayakta bekleyenler derken bir de uçuşun 10 dk. Geç olacağı bilgisi geldi. Heyecen devam ediyordu. Uçak doluydu ve son ana kadar beklemem gerekiyordu. Boarding görevlilerin iyi niyet ve yoğun çabaları sonunda uçaktayım ve uzun yolculukların sevilen koltuğu acil çıkıştayım. Yıllar sonra gezgin olarak tekrar Londra’ya gitmenin heyecanı yok değil.
Bence Londra, köklerinden kopmayan şehirciliği, gelişmiş toplu taşıması, parkları, ücretsiz müzeleri, alışveriş mekanları, kitapçıları ve her ne olursa olsun birlikte saygılı yaşayan sakinleri ile gitmekten keyif aldığım bir şehir.
Daha önce pek çok kez şehre gelmeme rağmen 2 yere gidememiştim. Biri gün içinde toplantılardan dolayı açık olduğu saatleri bir türlü tutturamadığım Tate Modern Müzesi, diğeri de Nottinghill civarı ve Portobello pazarı. Bu iki yere son dönemde detaylı incelediğim yakın dönem teknoloji tarihi ile ilgili bölümleri gezmek üzere Ulusal Bilim Müzesi de eklenince otelimi bu güzergahları ortalayacak şekilde Royal Albert Hall’un hemen arkasındaki bir üniversitenin yaz dönemlerinde otel olarak hizmet veren öğrenci yurdu olan Beit Hall‘den ayarladım. Öğrenci yurdu derken 4 yıldız seviyesinde hizmet vermekte. Benim için de ilk olacak bu deneyim. Hemen yakınında bulunan Harrods ve mükemmel kahveleri de bu oteli seçmek için önemli bir sebep. Her gittiğimde çeşit çeşit kahve alıyorum. Sonra onları bayatlatmadan tüketmek için kendimi kahveye veriyorum denilebilir.
Seyahatim devam ediyor. Gezdiğim gördüğüm yerlerden haberler vermeye devam edeceğim. Takipte kalın.