İskandinav ülkeleri birçok yönden dünyanın geri kalanından ayrılır. Kışın erken kararan hava, yazın batmayan güneşi yüksek refah seviyesi ve her hangi bir konuda önce insan diyen yaşam koşulları, sarı saç mavi göz kombinasyonunun en yaygın olduğun ülkelerden olması bazılarıdır. Son ziyaretimden sonra Stockholm’ü birkaç kelime ile tarif etmem gerekse estetik, sanat, düzen, saygı, sıcaklık, tarih ve öğleden sonra kararan hava diyebilirim.
Kutuplara yakın olması o bölgeyi biraz serin yapsa da gayet ferah ve yaşanabilir bir havaya sahiptir. Kasım ayının başında gitmeme rağmen gayet güzel bir hava ile kaşılaşıyorum. Hatta döneceğimiz gün berrak bir hava ve yoğun oksijen ciğerlerimize bayram ettirirken, parlak güneş bizi ısıtmayı ihmal etmedi. Yani öyle çok soğuk, donacağınız bir yer değil. Yazın gidip Djurgarden’de sayısız müzeyi gezerken şehre bakmak içn kedime söz vermedim değil. Çeşmeden su içmeyeli bayağı olmuştu. Stockholm’de çeşmeden içtiğim su, bizim tonlarca para verip güzel diye aldığımız damacana sulardan çok daha lezzetli ve içimi güzeldi. Stockholm’e havası ve suyu için gidilir.
Stockhom’e gitme nedenlerinden biri de sayısız küçük butik ve başka hiç bir yerde bulamayacağınız kıyafet, hediyelik eşya, mobilya. Çılgınlar gibi alışveriş yapmak hiçten değil. Alışverişten yorulduğunuzda caddelere serpiştirilmiş çikolata dükkanlarına uğramak ise en güzel dinlenme yöntemi olabilir.
Yemek konusunda hemen her mutfağa ait bir restauranta Stockholm’de rastlaybilirsiniz. Ama oralara kadar gitmişken geyik eti yemeden dönmeyin. Ren geyiği eti biraz sert olsa da lezzetliydi. Bizim tercihimiz Kraliçe Yolu (Drottninggatan) yer alan otelimize de yakın Drottninghof Restaurant oldu. Şansımıza yer vardı. Ama önceden rezervasyon yapmak işi garantiye almak için iyi olacaktır. Valizinizde yer varsa geyik derisi iyi bir hediyelik eşya olabilir.
Bunlar sadece birkaç sebep. Stockholm’e birkez gitseniz, bir daha gitmek için daha çok sebep bulacaksınız.
Kamil Mehmet ÖZKAN
